TIBBİ BÖLÜMLER
- Anasayfa
- Tıbbi Bölümler
- Genel Cerrahi
Genel Cerrahi
Genel cerrahi, vücutta sistemik ve yerel sorunların cerrahi yöntemlerle tedavisi yanında, genel prensipler (yara iyileşmesi, yaralanmaya metabolik ve endokrin cevap gibi) konuları içeren ve gelişimleri açısından pek çok cerrahi ve temel tıp dalını etkilemiş bir teknik disiplindir.
Cerrahi kelimesi Latince'de 'chirurgiae' teriminden köken almakta ve 'el işi' anlamına gelmektedir. Cerrahi, tıbbın en eski dallarından biri olup ilaçla ya da diğer tedavi yöntemleriyle iyileştirilemeyen hastalıkların, yaralanmaların, vücuttaki yapı bozukluklarının ameliyatla onarılması ya da hastalıklı organın kesip çıkarılarak doğal ve uygun şekline dönüştürülmesi esasına dayanır.
Ameliyat türleri çoğunlukla organ veya bağlı bulunduğu sistemin adı ile anılmaktadır. Guatr (tiroid bezi), meme, yemek borusu (özofagus), mide, ince barsak, kalın barsak, rektum, anüs, fıtıklar, karaciğer, safra kesesi, safra yolları, endoskopik ve laparoskopik cerrahi girişimleri Genel Cerrahi alanına girmektedir. Sistemlere göre ayrıldığında ise; guatr ameliyatları, meme ameliyatları, yemek borusu, mide, onikiparmak barsağı, ince barsak, kalın barsak, rektum ve anüs bölgesi ameliyatları, karaciğer ve fıtık ameliyatları Genel Cerrahi'nin kapsamına girer. Genel Cerrahi bazı olgularda sadece ameliyat ile değil koruyucu hekimlik ile ameliyattan korunmayı da hedefler.
Genel Cerrahi Bölümü, ilgi alanın genişliği nedeni ile birçok disiplin ile işbirliği içinde ve eş güdümlü olarak çalışmaktadır. Genel Cerrahi hastalarının büyük bölümünü çeşitli tipte kanser vakaları oluşturur. Bu hastalar için tanı, ameliyat ve sonraki tedavi aşamalarının planlanmasında Gastroenteroloji, Radyoloji/Girişimsel Radyoloji, Patoloji, Medikal ve Radyasyon Onkolojisi ile işbirliği içinde çalışılmaktadır.
Genel Cerrahi'nin bir diğer ilgi alanı da travmatolojidir. Travmalı hastalarda sıklıkla çoklu organ sistemi yaralanmalarının var oluşu nedeniyle Ortopedi, Nöroşirurji, Üroloji, Kalp ve Damar Cerrahisi bölümleri ile birlikte hareket edilmektedir. Özellikle şiddetli çoklu organ yaralanmalarında, tüm bu tıp dallarının eşgüdümünü Genel Cerrahi Bölümü üstlenmektedir.
Hastanelerimizin Genel Cerrahi Bölümleri'nde toplum sağlığının geliştirilmesi konusundaki sosyal sorumluluk bilinciyle, kalınbağırsak kanseri ve meme kanserinin erken tanısı için tarama ve detaylı takip programları da yapılmaktadır.
Obezite Cerrahisi
Obezite hastalığı insan vücudunda çok sayıda organı etkilemektedir. Bu yüzden tedavisinin de multidisipliner yani birden çok branşın birlikte uyum içerisinde çalıştığı bir ortamda planlanıp yapılması gerekir. Obezitenin tedavisinde kullandığımız yöntemlerden biri olan obezite cerrahisinde mide bandı, gastrik sleeve ve gastrik bypass yöntemleri kullanılır.
Endokrin Cerrahisi
Endokrin cerrahisi, tiroid, paratiroid, adrenal ve gastrointestinal ile pankreasın nöroendokrin tümörlerini içeren cerrahi alandır.
Gastroentroloji Cerrahisi
Gastrointestinal Sistem Cerrahisi’nde özefagus ve mide-duodenum, ince bağırsak, kalın bağırsak ve rektuma ait hastalıkların cerrahi tedavileri yapılmaktadır.
Karaciğer, Pankreas, Safra Yolları Cerrahisi (Hepatopankreatobilier Cerrahi)
Hepato-pankreato-biliyer (HPB) cerrahisi, genel cerrahinin karaciğer, pankreas ve safra yolları hastalıklarıyla uğraşan alt grubudur. Bölümün karaciğer, pankreas ve safra yollarının üçüyle ilgili olmasının en önemli sebebi, bu bölümlerin birbirleriyle olan yakın ilişkisidir.
Meme Cerrahisi
Meme kanserinin tanı ve tedavisi, güncel teknolojik altyapı ile multidispliner yaklaşım gösteren ekiplerle yapılmaktadır.
Lazerle Hemoroid Tedavisi Nasıl Yapılır?
Toplumumuzda sıklıkla görülen hemoroid lazer tedavisi yöntemiyle kolaylıkla, acı vermeden ve kısa sürede tedavi edilebilmektedir. Hemoroid tedavisinde lazerli yöntemin en iyi sonuçları verdiği evreler 1. derece, 2. derece ve 3. derece olan hemoroidlerdir. Gelişen teknoloji ve kullanılan yeni ekipmanlar sayesinde lazerle yapılan hemoroid tedavisi işlemleri yaklaşık 15-20 dakika sürmektedir. Lazerle yapılan bu tedavi sonrasında işlemi yaptıran hastaların çok büyük bir kısmı aynı gün içerisinde taburcu edilebilmektedir. Bu süre, klasik ameliyat yönteminde ise 1-2 günü bulabilmektedir.
Aynı zamanda klasik basur ameliyatında kişiye narkoz verilir, kişinin yaklaşık 10-14 gün boyunca dikkatli olması gerekir ve bu süre içinde işe gitmesi çok zordur. Lazer tedavisinde ise narkoza ihtiyaç duyulmaz ve bunun yanında kişi direkt işine geri dönebilir.
Görüldüğü gibi lazerle hemoroid tedavisi oldukça pratik bir yöntemdir. Ayrıca lazer tedavisinde Argon, Diod ve Nd:Yag tipi lazerler kullanılabilir. Lazer tedavisinde asıl amaçlanan şey damarların bir yapıştırıcıyla yapıştırılarak kapatılması gibi düşünülebilir. Klasik ameliyat yöntemlerine kıyasla lazer tedavisi olan kişilerde basurun nüks etme ihtimali çok daha düşüktür.
Bunun haricinde lazer hemoroidoplasti (lazer hemoroid ablasyonu) olarak bilinen yeni bir yöntem de uygulanmaktadır. Bu yöntem sayesinde kişide bulunan hemoroidler 13W gücüne sahip bir lazer ile dairesel bir şekilde yakılarak tedavi edilmektedir. Bu yöntem ağrısız ve kısa süren bir yöntemdir. Nüks etme oranı ise %25 civarındadır. Başarı oranı %80-%90 civarında olan bu tedavi yönteminin uygulanabilmesi için çeşitli şartlar vardır.
Kıl Dönmesi (Pilonidal Sinüs) Nedir?
Sıklıkla 30 yaş altındaki erkeklerde görülen “Kıl Dönmesi” veya tıbbi adıyla “Pilonidal Sinüs”, cildin altındaki kıl yuvasına deniyor. Kıl dönmesi (pilonidal sinüs) deri altı kistinin deri artıklarıyla dolup iltihaplanması ve daha sonra bunu boşaltmak için derinin bir takım yollarla fistülize olmasıyla tanımlanan bir cilt hastalığıdır. Kist oluştuktan sonra deri altında biriken deri atıkları kıl, yağ, epitel doku ve diğer deri dokusunun içerde birikmesiyle o bölgede iltihaplı bir doku oluşmasıyla meydana gelir.
İçi kıl dolu bir kist olan bu hastalıkta, kistin enfekte olmasına bağlı kıl dönmesi apsesi oluşabilir. Hastalığa zamanında müdahale edilmediği takdirde ise kıl dönmesi apsesi ilerleyerek diğer kıl köklerini içine alır ve cilt altı yağ dokusuna doğru ilerleyip yayılabilir. Vücuttan dökülen serbest kıl ve kıl yumaklarının bazı bölgelerde birikmesi sonucu ortaya çıkan kıl dönmesi yani diğer bir adıyla pilonidal sinüs, şişlik, sertlik, akıntı ve ağrı gibi şikâyetlerin yaşanmasına neden olur.
Kıl dönmesi erkeklerde, kadınlara kıyasla 3 kat daha fazla görülüyor. Kıl dönmesinin en sık görüldüğü yaş dilimi ise 15-25 yaş arası. Her ne kadar kıl yapısı kıl dönmesinin yaşanmasındaki en önemli etkenlerin başında geliyor olsa da, bazı faktörler sorunun daha fazla yaşanmasına neden olabiliyor.
Kilolu olmak, gün içerisinde fazla oturmak ve çok terlemek, kıl dönmesine neden olan faktörler arasında yer alıyor. Yürürken ya da otururken kalça kaslarının hareketleri ile kıllar daha da derine gömülüyor, bu durum da kıl dönmesine neden oluyor.
Bu nedenle özellikle bankacı, öğrenci ve şoför gibi meslek gruplarıyla, bisiklet veya ata binme sporları ile ilgilenen sporcularda kıl dönmesi oldukça fazla görülüyor. Bunun dışında vücut yapısının çok kıllı olması, kıl yapısının yoğun ve iri taneli olması, deri kalınlığı ve kötü hijyen, hastalığın diğer belirgin faktörleri.
Bölüm Doktorlarımız
Bölümlerimiz
- Acil Servis
- Ameliyathane
- Anestezi
- Beyin Ve Sinir Cerrahisi
- Cildiye ( Güzellik Merkezi)
- Çocuk Sağlığı
- Dahiliye
- Diş
- Diyetisyen
- Erişkin Yoğun Bakım
- Fizik Tedavi
- Genel Cerrahi
- Göğüs Hastalıkları
- Göz
- Kadın Hastalıkları Ve Doğum
- Kalp Ve Damar Cerrahisi
- Kardiyoloji
- Kulak Burun Boğaz
- Merkezi Laboratuvar
- Mikrobiyoloji Ve Enfeksiyon Hastalıkları
- Nöroloji
- Ortopedi Ve Travmatoloji
- Psikiyatri
- Psikolog
- Radyoloji
- Üroloji
- Yeni Doğan Yoğun Bakım
Çalışma Saatlerimiz
- PZT-CUM 09:00 - 17:00
- Cumartesi 09:00 - 13:00